Son Dakika
Yıl…1999…
Deprem kuşağında olan ülkemiz, Gölcük depremiyle büyük bir şekilde sarsılmış, Resmi raporlara göre 17.480 ölüm, 23.781 yaralanma olup, 505 kişi sakat kaldı. 285.211 ev, 42.902 iş yeri hasar gördü. 2010 yılında yayımlanan Meclis araştırması raporuna göre 18.373 kişi öldü. 48 bin 901 kişi ise yaralandı.
O tarihlerde, Televizyonda yayınlanan Çarkıfelek programında leblebi gibi ev dağıtan Veli Göçer’in yapmış olduğu tüm evler yerle bir olmuş, bir sürü hayatlar bu enkazın altında kalmıştı.
Ben de, o tarihlerde çıkardığımız gazete de şöyle bir başlık atmıştım.
“Kestel’in Veli Göçer’i Musa Coşkun”dur.
O yazıdan sonra bir daha da Musa Coşkun’la konuşmadık.
Deyim yerindeyse; küs gitti bana.
Çünkü, o da gerçeklerin yazılmasından yana değildi.
O zamanlar neden böyle bir yazı yazdığımı şöyle açıklayayım.
Kendisine hayırsever diyen hatta devlet nişanı ödülü olan Musa Coşkun’un ilçemizde yaptığı, kendi ismi ve sülalesinin ismini taşıdığı tüm okullarda hasar meydana geldiği gibi, yapmış olduğu inşaatlarda da oldukça büyük ölçekli maddi hasarlar vardı.
Bu binalara örnek, Kestel Adliye binası, Hünerli iş hanı ve Musa Coşkun okulu arasındaki bir bina.
Yine haftasını takip eden gazetemizde bu sefer yazacağım yazının başlığı, “Kestel Adliye binası depreme dayanıklı değil!” oldu.
Ben, bu yazıyı kaleme aldıktan sonra, O dönemin başsavcısı şimdilerde Feto firarisi olan Selahattin Piştav, makam şoförü olan Tahir Duygu’yu makam aracıyla beni aldırmaya göndermiş, hakkımda yalan haberden dolayı soruşturma başlatılmasına vesile olmuştu.
Aradan 10-15 gün geçtikten sonra, Uludağ Üniversitesinden gelen ekipler, Adliye binasının kirişlerinden karot testi için numune alırken denk geldim.
Hemen sordum:
“Nasıl bina, depreme dayanıklı mı..?”
“Yok. Bu bina nasıl ayakta kalmış, hayret ettik. Aldığımız numune elimizde ufalanıyor.” demişlerdi.
Daha sonrasında bir yazı daha yazmıştım.
Bu sefer haklılığım ortaya çıkınca, Feto firarisi savcı da, istemeyerekte olsa sessiz kalmıştı.
Buraya bir parantez açayım. (Adliye binasının alınması için Adalet Bakanlığı ile yazışmaları kendisi yapıyor, böyle bir binanın ihtiyaçlarını gidereceklerini söylüyordu.)
Hatırladığım kadarıyla alt kattaki işyerleri hariç, 370 Milyon liraya bu bina Adalet Bakanlığına alınmıştı.
Daha sonrasında, binanın çürük olduğu raporu gelince, adliye binasının alındığı kadar bir para daha harcanarak, kolonlara çelik sarma işlemi yapılıp, bina depreme karşı güçlendirilmişti.
Şimdi tüm bunları neden anlattım.
6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkez üssü olan bir deprem daha yaşadık. Her ne kadar ilimizden uzak olsa bile, acısını her daim kalbimizde hissediyoruz.
Depremin yaşandığı bölgelerden ilçemize gelen depremzedeler nereye yerleştirildi dersiniz.
Musa Coşkun’un yaptığı ve güçlendirilme yapılması gereken Öğretmenevine.
Anlayacağınız, Depremzedeler, depreme dayanıklı olmayan bir binaya yerleştirildi. Sadece burasıyla da bitmiyor. Kestel Belediyesi tarafından “bina sağlam değil” denilerek, çıkartılan ve daha önce müftülüğe tahsis edilen, halı sahanın yanındaki binaya da depremzedeler yerleştirilmiş.
Bu konuda bir de sayı vereyim.
Halı sahanın yanında depreme dayanıksız diye boşaltılan binada 72 kişi kalıyor.
Güçlendirme yapılacak diye boşaltılan Milli Eğitimin binasındaki öğretmenevi misafirhanesinde ise, 6 aile olmak üzere toplamda 29 kişi kalıyor.
Öğretmenevinin lokal kısmı da öğretmenlere kapatılmış, depremzedelerin hizmetine dayanıksız binayı açmışlar.
Bu nasıl bir zihniyet.
Bu nasıl bir anlayış.
Oysa ki, Kestel Belediyesinin tehlike arz etmeyen Sosyal Tesisleri var. Buraya ufak bir dokunuşla çok güzel konaklama yerleri yapılabilirdi.
Bulundukları yerde, yatacak, barınacak, kalacak yer bulamadıkları için ilçemize gelen depremzedeleri nereye yerleştirdiklerini şimdi anladınız mı.
Ne diyelim, Zihniyet meselesi…
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
18 Eylül 2023 Yazarlar
16 Eylül 2023 Yazarlar
15 Eylül 2023 Yazarlar
02 Eylül 2023 Yazarlar