logo

DİYANETİN FETVASI


Osman Fahri Ünal
osmanfahri@kestelyore.com

     Çok zor acı dolu günlerden geçiyoruz, üst üste olan depremler moralleri daha da bozuyor, kayıplarımız artıyor, böyle bir felaket gerçekten yaşanmadı, insanlarımız müthiş bir mücadele ile dünyaya yardımlaşmanın nasıl yapılacağının örneklerini sunuyor, sivil toplum örgütleri, kamu görevlileri ve vatandaşlarımız gerçekten hakkınız ödenmez.

     Tüm bunları yaşarken Diyanet işleri başkanlığı denen bir kurumumuz var, bütçesi 7 bakanlıktan fazla. Ne yazık ki, böyle afetlerde bu ve tarikatlar denen kurumları alanlarda pek göremezsiniz, onlar sadece almayı bilir, vermek asla onların işi değildir. Neyse, konumuz olan fetvaya gelelim, bu aklını yemiş reziller bakın ne yazdılar internet sayfalarına (evlatlık ile evlat edinen arasında evlenme engeli yoktur) ben bunu şöyle anlarım, şartlar yerine getirildi, depremde ailesini kaybetmiş bir çocuğu evlat edindik, ileride onunla evlenmek için bir engel yok öyle mi.? Allah, sizin gibi düşünenleri nasıl biliyorsa öyle yapsın, adı üstünde evlat ediniyorsun evlat, onu ben çocuklarımdan ayırabilir miyim, böyle bir şey düşünenler

sapık bir ruha sahiptir, ayni sizler gibi tek düşünceniz uçkurunuz o kadar, bu bir rezalettir dostlar.

     Türkiye Cumhuriyeti; dini fetvalarla yönetilen bir şeriat devleti değildir, evlat edinme konusu medeni kanun ile düzenlenmiştir, Anayasa ve yasalar keyfinize göre eğip bükeceğiniz metinler değildir. Bu yasalara ya uyacaksınız, ya da uyacaksınız.

     Dostlarımla konuşurken bu gibi kurumlarda hatta çocuk esirgeme, yaşlı bakım evleri gibi kurumlarda da asla maaşlı kamu görevlisi olmamalı, tamamen yöneticiler gönüllü liyakatli insanlar olmalı hiçbir sorun kalmaz, birde Türk konsoloslukları yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza deprem bağışlarını Afad’a değil, Diyanet vakfına yapmalarını istemiş, bu nasıl bir ülke yönetmektir, kim diyanet Allah aşkına bu ne rezalettir.

     KAYNAK VAR

     Bu sistem büyük deprem felaketini nasıl çözecek? Çok kolay, bakın rakamlar biraz kafa karıştırıyor hepimizin anlayabileceği dilden yazmaya çalışacağım.

     Afet bölgelerinde yapılacak konut sayısı 450 bin adet olarak belirlenmiş, bu konutların inşaat maliyeti metre karesi 6.825 TL. olarak belirlenmiş evler 105 metre kare büyüklüğünde ve 30,5 metreden yüksek olmayacak şekliyle düşünüldüğünde, bir dairenin maliyeti 716 bin TL. olacak, bu rakamı yapılacak olan 450 bin daire ile çarparsanız toplam maliyeti 323 milyar TL. oluyor.

     Şimdi gelelim bu para ekonomimizi de sıkıntıya sokmadan nasıl toplanır. Birincisi kamu kurum ve bankalarının da katıldığı Türkiye Tek Yürek kampanyasında ne toplandı. 115 milyar TL., bunu bir kenara koyalım ülkemizdeki bankaların BDDK verilerine göre, 2022 yılı net karı rekor bir artışla 433 milyar TL. olarak açıklandı, bankalar karlarının % 50 sini yani yarısını verseler ki bu parayı bizim insanımız sırtından kazandılar vermeleri de gerekir bu rakamda 216 milyar TL. eder 115 milyarı da eklersen, toplam 331 milyar TL. yapar toplamı, ne kadar lazımdı 323 milyar TL. 8 milyar fazlası bile oldu zaten diğer ülkelerden de fazlasıyla yardım geliyor ve gelmeye devam edecek bana göre bu iş bitti diyebiliriz, çözümlerden biri bu.

     YALAKA VE YANDAŞ

     Yalakanın anlamı; boşboğaz, geveze, sırnaşık, yalan yere suçlayan hatta hepimizin çok iyi bildiği padişahın dalkavuğu vardı ya işte yalaka böyle biri, ikincisi ise yandaş onun anlamı da birinden ya da bir şeyden yana olan destekleyen demektir. Yandaş yalakaya göre biraz daha iyi durumda gözüküyor. Ama ikisi de insanlar arasında rağbet görmez, daha doğrusu adam yerine konmaz. Çünkü, kim iktidar olursa ayni tavrı onlara da göstermeye ve onların yanında olmaya kalkarlar, hep çıkar peşindedirler.

     Buraya nereden geldik dersek görsel ve yazılı basının neredeyse % 90’nını şemsiyesinin altında tutan bir iktidar var, ülkemizde ve bu kurumlarda görev yapanlara istediğini yaptırıyor bu onursuz kişilere de yukarıda belirttiğimiz isimler takılıyor daha doğrusu bu isimlerle anılıyorlar yalaka ve yandaş.

     Allah kimseyi bu hale düşürmesin tek söyleyeceğim bu şimdi bu görsel basında geçenlerde bazı yorumlar yapıldı bu yandaş ve yalakalar tarafından rahmetli Ecevit’in DSP si ile ilgili, 99 Gölcük depremi ile bu son yaşadığımız K.Maraş ve Hatay depremi arasında bir karşılaştırma yapabiliyorlar.

     DSP yıllarca hep ekonomik kriz, deprem ve Rahşan affı ile anıldı sağ seçmende bu nedenlerden dolayı DSP’ye hiç sıcak bakmadı gitti. Birincisi ekonomik krizi hatırlayanlar iyi bilir. DSP yaratmadı, Biraz geriye bakıp Demirel, Özal ve Tansu Çiller’e uzanmaları lazım, depremle beraber bu kriz Ecevit’in kucağında

patladı. Rahşan affı hala söylenir de kimse üç yıl önce bir mafya liderini serbest bırakabilmek için Bahçeli destekli çok daha geniş kapsamlı 2020 affına Devlet Bahçeli affı diyemedi DSP zamanındaki afta 30 bin mahkum serbest kalırken Bahçeli affında 100 bin kişi serbest kaldı ama bu yalakalar bunları söyleyemedi.

     Gölcük depremi olduğunda Ecevit’in DSP’si hükümet olalı 2,5 ay olmuştu AKP ise 21 yıldır tek başına iktidarda bu sürede çıkarılan imar afları ve çarpık yapılaşmanın ve deprem sonuçlarının tek sorumlusu bu nedenle AKP’dir, ama DSP yıkılan binalardan asla sorumlu değildi ama AKP tek sorumludur ve şuan bin beter bir krizinde içindeyiz, AKP, DSP’ye nazaran beceriksiz ve başarısız bir partidir. Bu iki depremi ve yönetim şeklini karşılaştırmaya çalışan yalaka ve yandaşlar sizler için gerçekten üzülüyorum dört ay bile süreniz kalmadı bakalım bundan sonra sığınacak liman bulabilecek misiniz.

     8 TANE ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ

     Erdoğan, “ekonomistim” dedi. Tek adam olunca “uçacağız” dedi, dedi, dedi.. Sonuç ekonomimiz hasta ve hastayı kaybediyoruz gözüken bu, dostlar deprem ve yer altı bilimi nasıl bilim adamlarının işiyse ekonomide liyakat sahibi, ekonomistlerin işi. “Ben biliyorum” demekle olmaz, olmadı da bakın ocak ayı dış ticaret açığı ne kadar biliyor musunuz 14,2 milyar dolar bu bir rekor ki ocak ayı henüz deprem felaketi de yaşanmadı bunun arkasına sığınamazlar, şubat ve sonrası bu sıkıntı çok daha fazla olacak bu para ile neler yapılabilir derseniz 8 tane Çanakkale köprüsü yapılabilir belki bu şekilde işin ciddiyetinin farkına varabilirsiniz. Erdoğan’ın amacı bu ticaret açığını kapatmaktı bu nedenle ekonomistleri dinlemeyip sürekli faiz düşürdüler neden üretimi desteklemek için. Neden daha fazla

üretmeliydik tabi ki ihracatı arttırmak için böylece dış ticaret açığı kapanacak dolar ve enflasyon düşecekti ne yazık ki bu uygulamalardan sonra dolar patladı ardından enflasyonda onu takip etti şimdi de doları tutmaya çalışıyoruz enflasyon yavaşlasın diye, hiç biri tutmadı sonuç gerçekten hastayı kaybediyoruz.

     Yerli ve Milli Türk tipi başkanlık sistemi ve onun Türkiye ekonomi modeli tam bir ucubeye, felakete dönüştü neden mi liyakat yok yalnız ben bilirim var.

     DEMOKRASİ KAZANACAK

     “Siyasette 24 saat çok uzun bir zaman” kim demişti. Merhum Süleyman Demirel, ne kadar haklı olduğu ortaya çıktı, bahanesi ne olursa olsun Akşener, 20 yıl sonra seçim kaybedeceği, yenilgiyi tadacağı bir zamanda Erdoğan’a adeta can simidi attı. Neyse bu krizden çabuk dönüldü küçük bir eklemeyle Akşener, masaya geri dönmek zorunda kaldı diyebiliriz, bir hamle yaptı, ama arkasında kimseyi bulamadığı gibi tek başına kaldı kendi partisi bile karma karışık oldu millet resmen ayağa kalktı. Şimdi yanlış şurada bir başka partinin belediye başkanlarını aday göstermek sana düşmez, o partinin organları buna karar verir. Ancak, aslında başkanlardan biri kabul etse CHP’yi de bölüp parçalayarak, sürekli söylediği birinci parti olma amacına ulaşmaktı niyeti ama olmadı başkanlar dik durdu düşündüğünü yapamadı.

    Bence, “darbe yedi” denilen millet ittifakı daha da güçlendi diyebiliriz, bu seçimi mutlaka demokrasi kazanacak bu bir uygarlık mücadelesi, başka şansımız yok. Acaba, Akşener’in B planı var mıydı diye çok soruldu A planı masayı terk etmek, B planı ise masaya dönmekmiş, neyse siyasette böyle şeyler yaşanıyor, ülkenin en dürüst liderlerinden sn. Kılıçdaroğlu’na da hayırlı olsun bu güne kadar sarf ettiği çabaları ile bunu çoktan hak etmişti.

     Güzel bir atasözü var, “rüzgarsız havada dönen fırıldağın mutlaka bir üfleyeni vardır.”

     Kalın sağlıcakla…

Share
275 Kez Görüntülendi.
#

SENDE YORUM YAZ

7+9 = ?

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • 10 Numara 5 yıldız yönetim!

    18 Eylül 2023 Yazarlar

         Babasının ani ve beklenmedik vefatı dolayısıyla, çok genç yaşta ticaretin göbeğinde kendisini bulan ve aldığı ticari terbiyeyle önce muhtarlığa 2 dönem soyunan ardından, Bursaspor yönetim kurulu üyeliğinde bulunan, hatta Bursaspor’a destek olabilmek adına bir tır bağışlayan, Bursaspor camiası içerisinde de ayrı bir yeri olan, MHP Kestel İlçe Başkanlığı yapan, ardından muhtarlık görevinden istifa ederek, siyasete MHP Kestel ve Büyükşehir Belediye meclis üyesi olarak devam eden, son yapılan yerel seçimlerde de, milletvek...
  • Sentez olmuş halkların vilayetidir Kerkük

    16 Eylül 2023 Yazarlar

         Sevgili okurlarım; Eğer çok boyutlu bir sorunla karşı karşıya iseniz o sorunu bütün boyutlarıyla ele alıp, kapsamlı bir çözüm bulmak zorundasınız. Eğer, çok boyutlu sorunun sadece bir parçasına odaklanarak bütününü çözmeye yeltenirseniz, kısır döngü içine düşersiniz, sorunu çözdüğünüzü zannederken kendinizde sorun olursunuz.      Bugün, yaşadığımız coğrafyada yaşayan toplumların maddi ve manevi sorunları iç içe geçmiştir, onun için bölge halklarının sorunları parça parça değil de, top yekün ele a...
  • CHP il kongresi

    15 Eylül 2023 Yazarlar

          Değerli Okuyucular,       Kadirşinas  Dostlar.       Kanaatimce bu hafta sonu, 17 Eylül 2023 Pazar günü, Atatürk kongre ve kültür merkezinde yapılacak olan CHP il kongresi Bursa’mız siyaseti ve hatta ilçemiz Kestel siyasetinin bence belirleyen bir aktivitesi olacaktır diye düşünüyorum. Kaybedilmiş Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, demoralize olmuş millet ittifakının taraflarının yine yeniden ilimizde seçmelerin umutlarının yenilenmesi olacaktır.  &...
  • 101 YIL ÖNCE

    02 Eylül 2023 Yazarlar

         Evet… Tam 101 yıl önce Ordunun durumu iyi değil, askerin çoğunda ayakkabı yok yalın ayak, geceler soğuk, kaput, iç çamaşırı yok, yeterli suyu yok, süngüsü yok, süvarilerin kılıcı yok.      Köyde, kentte çocuklarını cepheye göndermiş anne, babaların unu, şekeri, Tuz’u, bezi yok, kaynamış mısırla, kavrulmuş buğdayla karınlarını doyurduğu günler, İstanbul’da bile açlıktan can vermiş bir sürü insan cesedi var çöplüklerde.      Birinci dünya savaşı galipleri Osmanlı’ya Sevr anla...