Son Dakika
Dostlar; kurtuluş savaşında bizim top, tüfek üretecek tesisimiz yoktu. Emperyalizme karşı yardım istedik ve Ruslar bize top, makineli tüfek, milyonlarca mermi ve mühimmat verdiler hatta İtalya’dan silah alabilmemiz için bir tondan fazla altın verdiler ve borç olarak değil, karşılığında bizden çakıl taşı bile almadılar. Bahriye kaçakçı müfrezesi kuruldu, altı adet deniz motoru Rusya-İnebolu arasında silah ve cephane taşıdı, akaryakıtı da onlardan aldık, o yokluk günlerinde.
Ruslara ait üç deniz altı, Sivastopol-İnebolu arasında mekik dokuyor, diplomatları taşıyordu, İstanbul’dan Anadolu’ya geçmeye çalışan Türk subaylarına sahte pasaport düzenliyorlardı.
Yapılan bu yardımlarda Frunze ve Aralov isimli iki Rus büyükelçi önemli rol oynuyorlardı, ülkeleri adına menfaatleri de olsa iki dosttu aslında bu kişiler. 1928 de Taksim Cumhuriyet anıtı açıldı o anıtta Atatürk’ün arkasındaki on kişiden ikisi kim biliyor musunuz, Frunze ile Aralov.
70 yıldır bu gerçekler halkımıza unutturulmaya çalışıldı. Ama, İstanbul’un göbeğinde o iki dost insan Taksim’de dimdik ayakta duruyor o anıtta. Şunu hiçbir Türk vatandaşı unutmasın, Rusya’nın bu desteği olmasaydı, kurtuluş savaşını kazanamazdık mümkün değildi, bu gün dört dörtlük olmasa da bu Cumhuriyetimizde hayal olurdu.
Mesele, Rus’çu veya batılı olma meselesi değildir, hayata Ankara’dan bakabilme meselesidir.
Bu savaş bizim savaşımız değil, acı olan iki dost ülke savaşıyor. Bir zamanlar sekiz yıl savaşan iki Müslüman ülke İran ve Irak gibi, bu savaşların çıkmasının dünyada tek sebebi ABD ve CIA’dir, birazda İngiltere. Çünkü, ABD’nin ‘ekonomisi silah sanayi üzerine kuruludur, dünyada savaş olmazsa ABD ekonomisi batar bu kadar basit. 4-5 yılda bir savaş mutlaka olmalı bir başka tespitte ABD ile RUSYA dünya tarihinde bir birleriyle hiç savaşmadılar, savaştırdılar sonunda paylaştılar bu kadar basit.
Kurtuluş savaşından sonrada ülkemizde bir tane bile fabrika yoktu. o dev Osmanlı’yı düşünebiliyor musun, bu günkü gibi her şeyi dışarıdan alıyor, para var arkadaş bu nedenle bir tane fabrika yapmamış ülkesine. Pardon sultan Abdülhamit bira ve likör fabrikası yaptırmıştı, onları atlamayalım yukarıda Allah var.
Neyse yazımıza dönelim, o yokluk günlerinde onlarca fabrika yaptırıldı. Ruslara şeker-çimento-tekstil-basma kumaş-ayakkabı-cam-demir çelik ve daha niceleri… Ne karşılığı biliyor musunuz; portakal, mandalina, greyfurt, patlıcan, domates, salatalık, buğday, mısır ve benzer tarım ürünleri… Evet, bir Türk lirası ödenmedi sadece sebze, meyve ve tahıl vererek ödendi, bu fabrikaların parası ne akıllıca değil mi.
Yıllarca bu tip ürünleri satmaya devam ettik. Son 25 yıla kadar dünyada tarım üretiminde kendine yetebilen yedi ülkeden biriydik. Sonuç, Rusya izin vermiş ay çiçeği yağı yüklü gemileri bekliyoruz, yoksa ay çiçeği ve buğday yok.
Gelelim bugüne; Rusya’dan en fazla buğday, Ayçiçek yağı, arpa, nohut, kepek, bezelye, kanola, soya, saman, sap, kaba yem daha doğrusu tarım ürünü ihtiyacımızın % 70’ini Rusya’dan geriye kalan % 15’ini de şaşırmayın Ukrayna’dan alıyoruz, rakam vermek gerekirse 2014 de 5 milyon ton buğday alıyorduk bu ülkelerden, bu gün ise 10 milyon ton alıyoruz, yeni tarım bakanımız da ayağının tozuyla müjde verdi. Afrika’da çok bakir tarım alanları varmış, bizde yok her halde oralarda ekim yapabileceğiz diyor. Eski tarım bakanımızda Ukrayna çiftçisine maddi ve teknik yardımda bulunacağız diye anlaşma imzalamıştı bu ülkeyle. Hangi yönetici kendi ülkesine veya insanına bu kadar kötülük yapabilir, böyle kafalarla yönetilirseniz sonunuz bu olur, neyin sebep neyin sonuç olduğu bu kadar net ve açık ortada.
Son 10-12 yıldır Ruslar nasıl bu hale gelip, tarımda devrim yaptı görelim. Kırım’ı işgal ettiklerinde yine ABD ve AB tarafından yaptırımlar uygulandı Rusya’ya. O günden sonra batıdan tarım ürünü almayı kendilerine yasakladılar ve tarımsal kalkınma hamlesi başlattılar, ciddi bütçe ayırdılar, tarım bakanlığına bizim gibi Kanadalı patates üreticisinin danışmanını getirmediler, tarım bankasının başındaki konuya hâkim olan Patrusev’i getirdiler, esas bomba şimdi hayır olamaz diyeceksiniz, Hacettepe de profesör olan ABD, Kanada, Meksika, İngiltere’de buğday ıslahı üzerine çalışmış, merkezi Viyana’da bulunan uluslararası tahıl bilimi ve teknolojileri birliğinin bilim kurulu başkanı olan buğday bilimi ve teknolojisi konusunda dünyanın en yetkin insanlarının başında gelen Prf. Hamit Köksal’ı bu işin başına getirdiler, sekiz yılda kendilerine yetmeyi bırak ABD ile dünyanın en fazla buğday ihraç eden ülkesi oldular. Ne yazık ki, ülkemizde 4-5-8-10 maaş alanın bulunduğu makamla alakası olmayan gereksiz bürokratlar var, ama böyle ünlü bir hocamız bize değil de Rusya’ya hizmet ediyor utanılması gereken bir durum.
Kalın sağlıcakla…
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
18 Eylül 2023 Yazarlar
16 Eylül 2023 Yazarlar
15 Eylül 2023 Yazarlar
02 Eylül 2023 Yazarlar