Son Dakika
Sevgili okurlarım.
Şu anda Türkiye de yaşanan olaylar var olan düzen krizinin ulaştığı seviyenin göstergesidir.
Bu günkü olaylar toplumların tarihsel diyalektiği ile izah edilirse neyin ne olduğunu sağlıklı bir şekilde anlayabiliriz.
Bu anlamda; Ekrem İmamoğlu’nun görevden alınıp tutuklanmasıyla iyice ayyuka çıkan durum Türkiye’deki devlet sisteminin çöküş aşamasına gelmesinin başlangıç tarihi, 1950dir.
O tarihten beri devlet militarizmi, gelişen ekonomik ve sosyal duruma göre değişe değişe bu günkü konuma geldi. Normalde, Türk burjuva sınıfı devletteki oligarşik yapıyı tasfiye edip adalet ve eşitlik düzeni kurması gerekiyordu. Çünkü, insanlık tarihinin doğal akışı bunu gerektiriyor .
Ama bizde öyle olmadı. Zira, Türkiye de Avrupa’daki gibi burjuvazi devleti kurmadı, önce yurtsever asker ve sivil aydınlar devleti kurdu, devletin verdiği güçle burjuva sınıfı palazlanıp gelişti.
İşte bu nedenden dolayı, devlet onlar açısından kutsal bir velinimet oldu. Çünkü, devlet onlara toplumu rahatça sömürüp ezme ve ülkenin kaynaklarını rahatça talan etme imkanı sunuyordu, dolayısıyla onlar için demokratik düzen kurmak, harekete geçmek riskli idi. Bu korkuları onları, dünyanın en gerici sınıfı yaptı. Türkiye de kapitalizm geliştikçe onlar daha da gericileşti ve gericileştikçe, devleti faşistleştirdiler. Halkın faşizmi benimsenmesi için toplumun tarihsel hassasiyeti olan üç olguyu istismar ederek, halkı kendi pis emellerine alet ettiler.
Bu olgular:
1. Din
2. Mezhep
3. Irk
Ne zaman Türkiye toplumu için birleşip birlikte sorunlarını çözme şartları doğsa, devleti ele geçirmiş olan yobaz ve faşistler hemen din, mezhep ve ırk silahlarını devreye sokuyorlar ve aynı dertlerden muzdarip halkı, birbirine düşman kamplara bölüyorlar.
Şu anki devlet düzenine meşruluk kazandıran en etkili şey seçimdir. Bu saatten sonra seçim kazanarak seçilmenin bir hükmü kalmamıştır, dolayısıyla seçime girmenin kıymeti harbiyesi kalmadı . Daha doğrusu bu düzenin meşru dayanağı olan seçim, artık yok hükmündedir.
Yani; zorlamanın gereği yok. Bu düzen külliyen iflas etmiş düzendir.Bu düzeni devam ettirmekte ısrar etmek, Türkiye halkının daha büyük acılar çekmesine sebep olmaktan başka bir işe yaramayacak.
Gayrı gözümüzün içine girecek kadar, açık seçik ortada olan gerçeği bu ülkede yaşayan herkes görmeli. Bizim için tek kurtuluş yolu var; o da bu zulüm düzenini tasfiye edip, yerine adalet ve eşitlik düzeni kurmaktır, bunun dışında baş vurulacak bütün yollar çıkmaz sokaktır.
Türkiye, demokratik ulusa geçiş aşamasında olduğu, kaçınılmaz bir olgudur. Kitlelere öncülük yapan partilerin ve liderlik eden kişilerin, demokratik toplum ve demokratik devlet inşası amacı olmalı ve bu amaca göre stratejileri olmalı.
Böyle tarihsel büyük olay, bir milyona yakın insanların karşısına geçip, çocuklara polislerin verdiği elma şekerinin dedikodusunu yapacak kadar düşük pofilli kişilerle yapılamaz.
Şayet, CHP demokratik ulus amacına uygun ülkedeki bütün insanları birleştiren kuvayi milliye oluşturmak istiyorsa ki, eğer istese böyle büyük bir davanın sorumluluğunu alacak güçtedir. Yalnıź, Mansur Yavaş gibi, çocuklara verilen şekeri takıntı yapan kişileri halkın önüne çıkarmamalı.
Not: Aslında bu sayıda Türkiye de alevilerle ilgili önemli bir yazı yazacaktım. Son olaylardan dolayı, bu yazıyı önümüzdeki sayılarda yazmak koşuluyla erteledim.
İlevetten ben bu yazıyı yazarken HTŞ tarafından 100 alevi sivil daha katledildiği haberi haber kanallarında verildi.
BENZER HABERLER