Son Dakika
AKP ilk defa iktidara kaybetme korkusu ciddi ciddi yaşamaya başladı. Yandaş medya
ve trol ordusunun en iyi yaptığı işin karşı tarafı terörist olmakla suçladığını iyi biliyoruz.
Millet ittifakı yaşadığı sarsıntıdan çok daha güçlenerek çıktı. Ankara ve İstanbul Belediye
Başkanları’nın da sürece dahil olması, Saadet Partisi Genel Merkezi’nde adaylığının ilan
edilmesi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun tek başına değil, gerçekten de bir ittifakı temsilen yarışa
girdiği algısını güçlendirdi.
Hemen HDP’nin de ittifakın gizli ortağı olduğu ve Millet İttifakı’nın terörle yan yana
olduğu propagandası başladı yandaş medyada. Ancak çok ilginç bir gelişme oldu. Cumhur
ittifakına Hüda-Par geldi. Hüda-Par yasal olarak faaliyette bulunan bir siyasi parti. Ancak bu
partinin Hizbullah’la iyi ilişkilerinin olduğu ve Hizbullah’ı terör örgütü olarak kabul etmediği
bilinen bir gerçek. HDP’nin PKK’ya açıkça terör örgütü demiyor oluşu maalesef ülke partisi
olmasını hep engelledi ve tartışmalar da bu nokta üzerinden dönüyor. Cumhur ittifakı ve
özellikle MHP bu durumu eleştirirken, hem Kürt milliyetçiliğini hem de aşırı İslamcılığı
bayrak edinmiş bir parti ile aynı ittifakta buluştu.
Hüda-Par’ın “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünün hiçbir resmi kurumda olmaması
gerektiği, Kürtçe’nin ikinci resmi dil olarak Anayasa’ya girmesi gibi talepleri var. Bu talepler
HDP ile paralel talepler aslında. Ancak MHP’nin bu talepleri HDP dile getirdiğinde terörist
ilan edip, Hüda-Par’a henüz ses çıkarmamış olması enteresan. HDP açıkça Millet ittifakında
yer almış değil. Ancak Kılıçdaroğlu’nun desteklemesi bekleniyor. Bunun sebebi de artık
istibdata dönüşen iktidarın değişmesi ve daha demokratik bir ortam oluşması beklentisi.
Hüda-Par’ın ise açıkça Erdoğan’ı destekleyeceğini ilan ederek MHP ile aynı çizgiye
gelmesine, Türk milliyetçiliği temelinde siyaset yapan MHP’nin ne tavır takınacağı merak
konusu. Hüda-Par’la ortaklığa onay verip HDP üzerinden Millet İttifakı’nı eleştirmenin hiçbir
inandırıcılığı yok.
Doğru düzgün oyu olmadığı halde AKP’nin Hüda-Par ile görüşmesi ve destek istemesi
işlerin zorlaştığını ve güneydoğuda meydanı boş bırakmamak gerektiğini düşündüklerini
gösteriyor.
Ben bu çabaların da işe yaramayacağını, hatta Hüda-Par hamlesinin Cumhur ittifakına
eksi puan getireceği görüşündeyim. Son günlerde sık sık “kaybetseler de iktidarı bırakmazlar”
gibi laflar duyulmaya başlandı. Bu son derece sakıncalı bir düşünce. Öncelikle ne kadar
sorunlu olursa olsun Türkiye demokrasinin işlediği bir ülke ve arada ciddi oy farkı varken
seçim sonucunu kabul etmemek gibi bir durum söz konusu olamaz. Seçim iptal çabaları,
itirazlar, hukuki olmayan yollardan sonuç alma çabaları olabilir elbette. Ancak İstanbul
seçimlerinde de gördük ki; ne kadar haksızlık yapılmaya çalışılırsa çalışılsın halkın iradesinin
önüne kimse geçemez. Bu bakımdan seçimi Kılıçdaroğlu kazanırsa ne kadar sert tartışmalar
olursa olsun mazbatasını alır. Aksi durumda Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir kriz
yaşanır ki, ülkemizde devlet ciddiyetinin meseleyi bu noktaya getirmeyeceğini düşünüyorum.
Diğer yandan bu düşünce bir yılgınlık da yaratıyor. Yani madem seçime rağmen iktidarı bırakmayacak bir iktidar var o zaman ne diye çabalayalım, oy verelim? Diye düşünülebilir. Bu nedenle yılgınlık yerine demokrasiye güvenip sandığa sahip çıkmak gerek.
Halk ezici çoğunlukla bir tarafa oy verirse zaten geriye anlamsız oy pusulası tartışmaları, itirazlar kalır ki bu da kaybeden tarafın avuntusu olur. 14 Mayıs akşamı halkın tercihi ortaya
çıkacak.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
18 Eylül 2023 Yazarlar
16 Eylül 2023 Yazarlar
15 Eylül 2023 Yazarlar
02 Eylül 2023 Yazarlar