Son Dakika
Aşı olmayanlara getirilen yasaklar sadece Türkiye’de değil, dünyada da tartışma konusu. Şehirlerarası yolculuklarda, okullarda, işyerlerinde ya aşı ya da PCR testi zorunluluğu insanları hem aşıya zorlamak için, hem de toplum sağlığını korumak adına yapılan bir uygulama.
Son dönemde yoğun bakım istatistiklerinden de açıkça anlaşıldığı üzere Covid-19 nedeniyle yoğun bakımda yatan hastaların çok büyük bir kısmı aşısız. Toplumun tamamına yakını aşı olursa, salgın yine sürecek ancak çoğu kişi hafif atlatacağı için basit bir hastalığa dönüşerek toplumsal hayattan çıkacak. Bu tahmin bazı Avrupa ülkelerinde gerçek oldu bile. Konserler, maçlar gibi kalabalık ortamların hınca hınç dolu olmasından bu durum rahatlıkla anlaşılıyor.
Aşı olmayanların sayısının çokluğu pandeminin öldürücü etkisinin de sürmesine neden oluyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün ve ülkemizdeki Tıp Uzmanlarının saptaması bu yönde. Pekiyi bu kısıtlamalar hukuka uygun mu? Örneğin bir fabrikada aşı olmayı ve PCR testi olmayı reddeden işçinin iş sözleşmesi tazminatsız feshedilebilir mi? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yazısı bu yönde. İş Kanunu’nda açık bir hüküm yok. Ancak işyerindeki genel sağlığın tehlikeye atılması nedeniyle pekâlâ tazminatsız feshin yapılabileceği yönünde karar verilmesi de mümkün. Konu bu yönüyle tartışmalı. Ancak genel kabul, şehirlerarası yolculuklarda, okullarda ya da konser, tiyatro, maç gibi toplu etkinliklerde aşı ya da test şartının hukuka uygun olduğu yönünde. Elbette hukuk sosyal bir bilim olduğundan farklı görüşler her zaman olacaktır. Ancak baskın görüş ve uygulamaya yansıyacak yönü bu kısıtlamaların hukuka uygun olduğu yönünde. Sokağa çıkma yasakları da bu şekildeydi. Açık biçimde kamu gücü ile seyahat özgürlüğümüz, dışarı çıkma, hava alma özgürlüğümüz uzun süreler kısıtlandı. Ancak bu, insanların ölmemesi, daha az kişinin zarar görmesi içindi. Şimdi aşı gibi etkisi kanıtlanmış bir yöntemi çeşitli nedenlerle reddeden kişilerin ölmesi ya da hastalığı ağır geçirmesi, bu riski kendileri göze aldığından toplumun fedakârlık yapmasını gerektirmiyor. Bu nedenle aşı olanlar ile olmayanlar arasında bir fark oluşturulması ve kısıtlamaların aşı olmayanlara getirilmesi hukuka uygun ve adil olan bir uygulama olarak değerlendiriliyor.
Bu konuda dava açan kısıtlamalara karşı çıkan, aşı olmayı reddeden insanlar elbette olacaktır. Açılacak davalarda ne yönde kararlar çıkacağını göreceğiz. Ancak şimdiden aşı olmayı reddeden insanların açacağı davaların olumlu sonuçlanma ihtimalinin az olduğunu ve aşı olmayanlara salgın bu şekilde sürerse daha fazla kısıtlamalar getirileceğini söylemek mümkün. Yukarıda da izah edildiği şekilde bu kısıtlamalar hukuka uygun görülüyor. Sırf aşı olmadığı için bir insanın seyahat özgürlüğü, sosyal, sanatsal etkinliklere katılma özgürlüğü kısıtlanabilir mi? Bir insanın özgürlüğünün diğer insanın özgürlüğünü ihlal etmemesi gerektiği küçük yaşlarda bize öğretilir. Bu soruya da aynı mantıkla cevap vermek mümkün. Aşı olmayan insanın seyahat etmesi, toplu etkinliklere katılması hem kendisi hem de toplum sağlığı açısından riskli olduğundan, başkalarının özgürlüğüne müdahale anlamı taşıdığından, aşı olmayanlara kısıtlama uygulanmasında özgürlüğe müdahale bulunduğundan söz edemeyiz.
Uygulamasını henüz sık görmemekle birlikte, “aşı olmayanlara getirilen kısıtlamalar hukuka uygun mu” sorusuna hukukçuların büyük çoğunluğunun “evet hukuka uygun” cevabını verdiğini belirtmek gerekir. Sağlıklı günler.
Can Lafcı
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
18 Eylül 2023 Yazarlar
16 Eylül 2023 Yazarlar
15 Eylül 2023 Yazarlar
02 Eylül 2023 Yazarlar