logo

HORLUYOR MUSUNUZ?

Sağlıklı bir insanın burundan aldığı nefes, sırasıyla geniz boşluğu, boğaz, gırtlak-yutak, nefes borusu ve bronşlardan geçerek akciğerlere ulaşır ve aynı yollardan geriye giderek burundan verilir. Solunum havasının geçtiği bölgelerde daralma, tıkanıklık veya sarkmalar varsa, bu durumlarda horlamaya eğilim artar.
Burun tıkanıklığına yol açan kemik-kıkırdak kaynaklı burun eğrilikleri, burun eti yani diğer adıyla konka şişmesi, sinüzitler veya çocuklarda görülen geniz eti sorunu gibi durumlar horlamaya yol açabilir. Yumuşak damak veya küçük dil sarkması, bademciklerin büyük olması, boğaz bölgesinde hava yolunu daraltabilir ve titreşmeyi arttırarak horlamaya olumsuz yönde katkıda bulunur. Ayrıca fazla kilolu insanlarda dil ve boyun bölgesindeki yağ-yumuşak dokuların artışı da özellikle sırtüstü yatar pozisyonda boğaz bölgesine baskı yaparak horlamayı artırabilir. Ses telleri veya nefes borusundaki bazı hastalıklar daha çok hırıltı şeklinde seslere ve solunum sıkıntısına neden olur.
Kişinin yaşı, genel sağlık durumu, alkol kullanımı, bazı ilaçlar, uyku düzeni, sigara içip içmediği veya spor yapıp yapmadığı mutlaka göz önüne alınır. Burada hafif alkol alınması sonrası, kasların gevşemesi nedeniyle oluşan bir gecelik basit horlamalardan veya nezle-grip sırasında geçici burun akıntısı ve tıkanıklığı nedeniyle oluşan horlamalardan bahsetmiyoruz.
Yaş ilerledikçe vücutta pek çok dokuda sarkma, gevşeme, kas kitlesinde azalma görülebilir. Fakat horlama görünüşte hiçbir anatomik sorunu veya kilosu olmayan gençlerde de görülebiliyor. Bu nasıl oluyor? Kişiye 20’li yaşlarında horlaması olup olmadığı sorulduğunda, alınan cevap eğer “yoktu” ise, bu durumda zaman içinde neyin değiştiğini belirlemek gerekir. Bu değişikliğin evli çiftler için, genellikle evlendikten sonra rehavete kavuşmaları ile beslenme alışkanlıklarının değişmesi, televizyon karşısında oturularak abur-cubur yenmesi ve hareketliliklerinin azalması olduğunu söylemek yanlış olmaz. Vücut formu kaybedildiğinde çok sayıda kasla çevrili olan boğaz, gırtlak, dil ve yumuşak damak bölgelerinde de değişimler-gevşemeler olur ve horlama meydana gelir.
Kişide ergenlik yaşlarında da horlama varsa, bu durumda endoskopik muayenede zaten kolaylıkla görebileceğimiz anatomik bir sorun olması beklenir. Bu aşamada horlama ile yakın ilişkide olan benzer fakat daha ayrıntılı ele alınması gerekli olan “uyku-apne hastalığı”’na da değinmek gerekir. Bu hastalık aynı şekilde solunum yolundaki daralmalar (obstrüktif uyku-apne) nedeniyle de olabildiği gibi, merkezden yani beyinden “solunum yap” uyarısının azaldığı (santral uyku apne) durumlarda da olabilir. Uykuda soluk durmalarının görüldüğü bu hastalık uyku laboratuarlarında yapılan testlerle belirlenebilir.
Horlamanın tedavisinde tüm bu sorunların beraber ele alınması gerekir. Yani burun tıkanıklığını ortadan kaldırırken, kişiyi genel sağlığını düzeltecek önlemleri almaya da yönlendirmek gerekir. Spor ve hareketliliği artırarak genel vücut kas gerginliğini artırmak da tedavinin bir parçasıdır.
Düzenli-sağlıklı beslenme alışkanlığı ve kilo verilmesi, pek çok hastada horlamayı ortadan kaldırabilir. Burun tıkanıklığının nedeninin çoğu kez kemik-kıkırdak eğriliklerine bağlı olduğu sanılır. Bu böyle olmadığı gibi, her burun eğriliği de ameliyat gerektirecek şiddette değildir.
Klinikte horlama hastalarında burun eti şişmelerini daha sık olarak görülür ve bu dokular, eğer ilaçla tedavi ile küçülmüyorlarsa, günümüzde konkaları lazer yardımıyla küçülterek burun tıkanıklığını kalıcı olarak tedavi edilebilir.

Tıbbi son araştırmalara göre horlayan hastalara tamamlayıcı tıp ile de faydalı olunduğu tespit edilmiştir.

Homeopati bu en başta gelenlerden tamamlayıcı tıp uygulamasıdır. Burada şu remediler kullanılmaktadır: Hepar sulfur,Kalium  iodatum, Cinnabaris, Kalmiya latifolia, Apis/Arnica ve vs.

Dr. Ali Özgür diyor ki:”Burunla nefes almazsan, kokuyu unutursun”

Share
184 Kez Görüntülendi.
#

SENDE YORUM YAZ

4+2 = ?