logo

Lanet olsun düzeninize!

Bir insan ömründe çok sıkıntı ve zor anlar geçirir.

Dili düğümlenir, dudakları kurur, yutkunamaz hale gelir.

Klavyenin başındayım ve nasıl yazacağımı, neresinden başlayacağımı bilmediğim bir yazıyı, duygu çerçevesi ve gözyaşları içinde yazmaya çalışacağım.

Narin….

Küçücük bedenine yapılmayan işkence kalmayan Narin…

Hepimiz o masum çocuğun ölümünden sorumluyuz.

Dindar ve Kindar nesil yetiştirmek arzusunda olanların ülkeyi getirdiği durum ortada.

Hemen her gün bir çocuk öldürülürken, kadınlar hunharca bıçaklanırken, daha geçen gün Tekirdağ da 2 yaşındaki bebeğe tacizde bulunuluyorken bizlerde susuyorsak, sesimizi yükseltmiyorsak, bu suçların ortağı sayılmaz mıyız.

Bu ülke nereye gidiyor böyle..!

Hukukun üstünlüğü hiç bu kadar ayaklar altına alınmamıştı.

Bakalım bu konuda hukuk nasıl işleyecek, diğer olaylarda olduğu gibi yine bu vahşetin üstü siyasal İslamcılar tarafından üzeri mi kapanacak göreceğiz.

Aydınlanmanın önünün kapatıldığı, cemaat ve tarikatlarla işbirliği yapan hükümetin insanları getirdiği noktadır bu yaşananlar.

Narin, olayı aydınlatılmalı, gün yüzüne çıkarılmalıdır.

Narin’in kaybolduğu haberini ilk okuduğumda, gözlerindeki ışıltı, dünya tatlısı bu kızın başına inşallah bir şey gelmez diyerek avutmuştum kendimi.

Bir, üç, beş, on derken 18. gün ulaşıldı Narin’in cansız bedenine…

Kimse bulamasın diye daha sonradan götürülüp, vücuduna taş bağlanarak dereye atılmış ve ayak bileklerinde ilk anlarda kırıklar tespit edilmiş.

Genişletilmiş otopsi sonuçları birkaç gün içinde kamuoyuyla paylaşılacak.

Bunu yapanların en ağır cezayı, hatta Narin’e yapılanların aynısının o kişiye de uygulanmasından yanayım ki, ibretlik olsun.

Bir ışığı söndüren, bu yobaz ve gerici zihniyet bunun bedelini ödemeli.

Ailenin Hüda-Par’a olan yakınlığı ve Hizbullah bağlantısının da olduğu düşünülürse, Narin, öldürülmeden önce çok daha acılar çekmiştir.

Deniyor ki, o gün eve döndüğünde görmemesi gereken bir şey gördü. Karanlık sırrıyla birlikte gömmek için de canice susturuldu.

Narin’e ne olduysa baba evinde, en güvende hissettiği yerde oldu, yolda kaybolmadı.

Dili varmıyor insanın demeye, artık neye tanık olduysa bu hayatta son gördüğü de o oldu.

Sırrı karanlıkta kalmıyor, izi karartılamadı ama neye fayda, Narin göremedi.

Bilinçsizlik halini besleyen televizyonlarda milyonların izlediği kadın programlarına kimse hala ses çıkarmayacak mı?

Cinayetin, kötülüğün, kavganın dövüşün normal bir şeymiş gibi anlatıldığı bu programlara kimse hala ses çıkarmayacak mı?

İpe sapa gelmez sözleri, içi boş, bitmeyen kavgaları, çekişmeleri, her cümlede birbirini yaralayan, aşağılayan, ezen karanlık tarafları, acımasız yanları bağıra bağıra normalleştiren bu programlara kimse hala ses çıkarmayacak mı?

Lanet olsun düzeninize!

Share
330 Kez Görüntülendi.
#

SENDE YORUM YAZ

10+10 = ?