Son Dakika
Sevgili okurlarım; Türkiye halkı 2 gün sonra sandık başına gidiyor. Adayların seçim kampanyası süreci hakkında bir kaç söz söyleyeceğim. Tam olarak bilmiyorum. Ama, dünya tarihinde hiç bir ülkede bu kadar rezil bir seçim yarışı olmamıştır .
Yalan dolan, iftira, dedikodu, fitne, kışkırtma. Yani insanları aşağılayıcı ne kadar kötülük varsa, Türk toplumuna yapıldı. Özelikle, sayın Erdoğan, iyice zıvanadan çıktı. Konuştuğu zaman zannedersin AK Partiyle PKK milletvekili seçimi yarışında. Kendiside, Abdullah Öcalan’la cumhurbaşkanlığını kazanmak için yarışıyor.
Bu anlayışı, bu nasıl üslubu anlamak mümkün değil. Akılla mantıkla izah edilecek gibi değil. Devlet felç olmuş, ortada hiç bir kurum kalmamış, sadece kağıt üzerinde isimleri var. Erdoğan, Türkiye’yi aşiret ağası gibi yönetiyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dedikleri ne idüğü belirsizlik sistem iflas etmiş, devletin kurumsal niteliği yok olmuş, işsizlik ve hayat pahalılığı milletin belini bükmüş, kışkırtma ve fitne yapılarak toplumun düşman cephelere bölünmüş, daha doğrusu iş yok, aş yok, birlik beraberlik yok, insanlar çaresiz, yarın ne duruma düşecekleri belli değil, Türkiye’nin bu hale gelmesinin sorumluları AK Parti ve başındaki Erdoğan’dır. Her şey ayan beyan ortada, Türkiye toplumu AK Parti iktidar olduğu 2002’nin maddi ve manevi çok gerisindedir. Yani tamı tamına 20 yıldır iktidardalar, Türkiye halkı onları iktidara getirdiği günden çok daha kötü durumda. Bilim insanları, Türkiye’nin gelişmesine ve ilerlemesine katkı sunmuyorlar veya sunamıyorlar. Zira, başımızda her şeyi bilen bir aşiret ağası olduğu için, onun sözünün üstüne söz söylersen ya yalaka medya tarafından linç edilirsin, ya da cezaevini boylarsın. Dolayısıyla, fikir insanları atıl duruma düştü, koca koca profesörler toplumun başına bela olmuş bu bozuk düzeni, aklamak için sirk cambazına döndüler.
Halbuki entelektüel insanlar statükoya veya egemen otoriteye göre, fikir beyan etmezler. Hakikatlere göre fikir beyan ederler. Türkiye, öyle bir noktaya gelmiş ki, Bilim insanı katagorisinde kabul ettiğimiz insanlar, statükonun ve egemen otoritenin kuklası konumuna düşmüşler, televizyon kanallarına çıkıyorlar, kahve dedikodusu benzeri çene yarıştırıyorlar. Adaletsiz bozuk düzenin, mağdur ettiği milyonlarca insanın acısına çare olacak en ufak bir düşünsel çabaları yok. İnsan türünde nitelikli ve faydalı bedensel üretime, düşünsel üretim öncülük etmiştir. Bu anlamda fikir insanı toplumun beyni gibidir nasıl ki, bir insanın beyni normal işlevini kaybedince o insan normal konumunu kaybediyorsa, bir toplumda da fikir insanı işlevi kaybedince, normal konumunu kaybeder. Türkiye’yi bu noktaya getiren asıl mesele cehalettir, bizi yöneten kurnazların tek dayanağı bizim cehaletimizdir. Biz cahil olduğumuz için, kendi yalanlarını bize doğruymuş gibi yutturuyorlar. Türkiye toprağı dünyanın en verimli toprağıdır. Böyle bir ülkede, dış ülkelerden gıda maddeleri alıyoruz, bolluk içinde yaşamamız gerekirken, biz açlıkla cebelleşiyoruz, neden bu haldeyiz hiç düşünüyor muyuz? Düşünmüyoruz, zaten düşünseydik bu durumda olmazdık. Konu çok basit beyniyle, bedeniyle nitelikli bir şekilde üretmeyen toplumun sonu hüsrandır .
Sayın Erdoğan, sürekli hedef şaşırtıyor PKK diyor. FETÖ diyor. Dış güçler diyor, o diyor, bu diyor. Ama, topluma ızdırap çektiren asıl meseleyi hiç dilinin ucuna getirmiyor. Çünkü, işsizlik derdi yok, pahalılık derdi yok, açlık derdi yok, kira derdi yok ,deprem mağduru değil, köşklerde, saraylarda yaşıyor, yediği önünde yemediği arkasında, keyfi yerinde toplumun en mağdur kesimi can derdinde, o makamını koruma derdinde. Bu saatten sonra Türkiye var olan sistemle yürüyemez, önce bu ucube sistemden kurtulmamız lazım. Sonra devlet kurumlarına dinamik bir işlev kazandırmalıyız ve hiç vakit kaybetmeden acil bir şekilde özelikle tarım ve hayvancılıkta üretim örgütlenmesini uygulamalıyız. Var olan örgütleri destekleyerek, çiftçilerin daha iyi üretmesi için her türlü olanağı sunmalıyız. Devlet başta Ziraat odaları olmak üzere, bütün çiftçi örgütleriyle sıkı bir işbirliğine girmeli ve çiftçileri destekleme konusunda hiç tereddüt etmemeli. Türkiye’yi selamete çıkarmak istiyorsanız, önce tarım ve hayvancılıkta sağlıklı işleyen bir üretim modeli kurulmalı, sonra üretilen üründen elde edilen imkanlar adalete uygun olarak paylaşılmalı.
Bu manada önemli olan kurulan sistemim adı değildir, önemli olan üretime ve adalete uygun mu değil mi bakış açımızın temel noktası bu olmalı.
Pazar günü sandık başına giderken, nasıl bir cumhurbaşkanı başa gelsin istiyoruz, önce düşünelim sonra oy verelim .
Ekip ile çalışan Demokrat bir cumhurbaşkanı mı, yoksa kafasına göre takılan cumhurbaşkanı mı istiyoruz.
Önce sarayım, koltuğum diyen cumhurbaşkanı mı, yoksa önce adalet diyen cumhurbaşkanı mı istiyoruz.
Her şeyi bilirim diyen cumhurbaşkanı mı, yoksa uzman insanlarla istişare yaparak çalışan cumhurbaşkanı mı istiyoruz.
Türkiye’yi üretimden koparıp krize sokan Erdoğan’a mı oy vereceğiz. Yoksa krizden kurtarma umudu veren Kılıçdaroğlu’na mı oy vereceğiz.
Yani her insan merhametine ve insafına göre oy verecekler.
Ya saray diktası, diyecek yada halk için adalet diyecek.. Ya diktadan ya da, adaletten yana olacağız, bu işin ortası kalmamış.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
18 Eylül 2023 Yazarlar
16 Eylül 2023 Yazarlar
15 Eylül 2023 Yazarlar
02 Eylül 2023 Yazarlar