Son Dakika
Tarihten gelen düşmanlığın da tesiri ile zaman zaman Türkiye ile Yunanistan arasında Ege’de tansiyonun yükselmesi normaldir. Aşırı milliyetçilik devreye girince, Yunanistan Ege’nin her iki kıyısının da Helen toprağı olduğu, Türkler’in sonradan gelip buralara yerleştiği inancıyla haklılık ortaya koymaya çalışırken, Türkiye de 400 yıldan fazla bir zaman bugünkü Yunanistan’ın Osmanlı toprağı olduğu ve uzun yıllar Yunan halkının Osmanlı tebası olduğu inancıyla buna karşı çıkar. Her iki düşünce de diğer halkı yok saydığından modern dünyada karşılığı olduğunu söyleyemeyiz. Elbette savaşlar ve buna bağlı sınır değişimleri eskisi kadar sık olmasa da gelecekte yaşanabilir. Bu durum tamamen ülkeler arasındaki güç dengesi ile ilgili. Bugün Ege ve Akdeniz de sorunun kaynağı esas olarak nedir? Buna bakalım.
Ege denizindeki adaların çok azı bizim. Türkiye topraklarına çok yakın, neredeyse burnumuzun dibinde olan bazı adalar Yunanistan’a ait. Aslında sıkıntı buradan çıkıyor. Herkes kendi kıyısının yakınındaki adaya sahip olsa bu kadar patırtı kopmayabilirdi. Çünkü bir adadan ne tarafa doğru giderseniz gidin 6 deniz mili mesafe o ada sahibine aittir. Oysa bazı Yunan adaları bırakın 6 deniz milini, Türk topraklarına yarım mil mesafede. 6 deniz mili Yunan karasuyu dersek Datça’dan denize giremeyiz. Bunun saçma olduğu ortada. Yunanistan bununla da yetinmeyip yıllardır karasularını 12 deniz miline çıkaracaklarını söylemekte ve AB nezdinde bu talepleri ileri sürmektedir. TBMM, Yunanistan böyle bir karar alırsa bunu savaş sebebi sayacağını yıllar önce aldığı net bir kararla ortaya koydu. 6 deniz milini esas alarak Yunan karasuyu saymadığı yerlerde de araştırma gemilerini yüzdürüyor. Türkiye’nin bu eylemleri uluslararası hukuka uygun. Bu nedenle açık biçimde müdahale edilemiyor. Ancak elbette Avrupa ve Yunanistan bölgede güçlü Türkiye istemediğinde bunu engellemek isteyecektir. Türkiye ise etkisini daha da büyüterek Yunanistan’ın üzerinde baskı kurmayı hedefliyor olabilir. Bu durum iktidardaki partiye göre değişiklik gösterebilir.
Yunanistan’ın Türkiye’nin araştırma faaliyetlerini hukuken engellemesi mümkün değil. Askeri olarak engelleme girişimlerinde de hem nüfus hem silahlı güç bakımından Türkiye üstün olduğundan bu seçenek de Yunanistan için sakıncalı. Ancak Yunanistan’ın elindeki en önemli koz, AB üyesi olması. Ayrıca Rusya ile de Ortodoks yakınlıktan kaynaklı bir ittifak mevcut. Son olarak Mısır ile de anlaşma yaparak diplomasi de ellerini güçlendirdiler. Türkiye’nin sırf siyasi sebeplerle bazı devletlerle ilişkisini bozmuş olması bu tip durumlarda aleyhe olabiliyor. Örneğin Mısır’ın uluslararası alanda bir etkisi olmasa da zamanı geldiğinde Yunanistan ile bu tip sözleşmeler yapması dış politikada elimizi zayıflatabilir. Bu yüzden hem diplomasi de dengeli politika tutturup hem de hakları korumak için gerekenleri dikkatle yapmak lazım. Yunanistan ile sıcak savaş çıkması halinde AB’nin ve Rusya’nın yanımızda değil karşımızda olacağını tahmin etmek zor değil.
Lozan Anlaşması gereği adaların silahsızlandırılmasını her iki ülke de taahhüt etmişken Yunanistan’ın silahlandırdığına dayalı iddiaları dikkatle izlemek, iki tarafa da ait olmayan bazı adalarda Yunanistan’ın yerleşim yapmasına göz yummamak bugün araştırma faaliyetlerinde bulunmaktan çok daha önemli. Uzun zamandır Yunan adalarındaki yerleşimlere ses çıkarmayıp bugün Yunanistan’ı tehdit etmek tutarsız görünmeye neden olabilir.
Sanırım bugün de bize ışık tutan yine Ulu Önder olacaktır. Mustafa Kemal Atatürk’ün biz sözü ile bitiriyorum
“Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir.”
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
18 Eylül 2023 Yazarlar
16 Eylül 2023 Yazarlar
15 Eylül 2023 Yazarlar
02 Eylül 2023 Yazarlar